Ara
Close this search box.

Duygularınla Kavga Edersen

Duygularınla kavga edersen….

Uzun zamandır içinde olduğum Takım Koçluğunda, birlikte çalıştığım kurumsal takımlar çoğunlukla beş ile 12 kişi arasında değişiyordu. Takım kavramının en temelinde olan iki kişiden oluşan bir takımla geçen haftalarda çalışmaya başladığımda bu durumun getirdiği heyecanımın daha farklı olmasının sebebini buna bağladım.

Kurumsal  tecrübeleri 15 yılın üstünde olan iki arkadaşımızı şirket birleşmeleri sonrasında beraber bir takım olma yoluna davet etmişti hayat…

İlk çalışmamızda dikkatimi çeken konu her iki takım üyesinden gelen seslerin kendi sahipleri ile olan çelişkisi oldu.Duygularımız hava durumu gibidir, onları kontrol edemiyoruz. Oysa ki iş hayatında, özellikle üst kademelerde, her şeyi kontrol etmemizin istenmesinden midir nedir, sanki duygularımızı da kontrol edebileceğimize inanırız.

Peki Ne Yapmak Gerekir?

Sadece kabul etmek ve saygı duymayı denemek.

Önce kendi duygularımız için başlıyor bu süreç. Yani kendi duygularımızı kabul edemiyorsak, onların getirdiklerine hoş geldin diyemiyorsak, takım arkadaşımızınkini anlamak hayal oluyor.

Bunun İçin Ne Lazım?

Farkındalık, farkındalık, farkındalık……

Yıllar önce, kendi adıma bu sorunun cevabını bulmak istediğimde farkındalık için küçük (1-3 dk) molalar vermeyi ve gün içinde yaşadıklarıma tepeden bakmayı öğrenmiştim. İşe yarıyor. Sonra buna gene aynı sürelerle yapmaya başladığım meditasyonu katınca farkındalık kasları gelişiyor ve ihtiyaç olduğunda “ben buradayım” demeye başlıyorlar.

Sonra sıra karşı tarafın duygularını kabul etmeye ancak geliyor.

Peki, bunun için ne lazım?

Kaliteli dinlemek…. Bundan 10 yıl önce, takım koçluğu hakkında ilk çalışmaları yaparken, gürültülü  bir yerde bir çok sesi aynı anda dinleyip ayırmak ve melodisini yakalamak bu amaçla yaptığımız ilk egzersizdi. Zira, bizim işimizde, söylenen ve söylenmeyen sesleri ne kadar iyi duyarsak, üyeler arasındaki ilişki sistemi zekasını o kadar anlayabilirsiniz.

Size önerim günde birkaç dakika sessizlik molaları verip, sessizliğin sesini dinlemeniz. Karşıdakini en iyi şekilde dinlemenin ve merak etmeye başlamanın ilk adımı sessizliği dinleyebilmekten geçiyor. Ne zaman merak etmeye başlıyorsunuz işte o zaman karşınızdaki kişinin duygularını yakalama kısmı gerçekleşiyor.

Eskiden okuduğum ve bugünlerde yeniden elime geçen sevdiğim bir kitap var;

Nancy Kline ın yazdığı; Time To Think.  Çok öğretici bulduğum “Thinking Environment” kavramının da kurucusudur kendisi.

Araştırıp da söylediği bir gözlemi, beni hep etkilemiştir;

“Sizin bir insanı dinlerken gösterdiğiniz ilginin kalitesi, o insanın düşüncelerinin kalitesini belirler” diyor.

Evet, yazının başında belirttiğim iki kişilik takımın ilk seans sonrasında aldıkları aksiyon da bu oldu; “birbirlerini dinlerken gösterdikleri kalitenin artması ve bunun karşı tarafça da onaylanması”..

Sonuç mu, ben de merak ediyorum….Görecez.

Uğur Emiroğlu – ORSC, PCC

BuCo Akademi A.Ş

Kurucu Ortak

Benzer yazılar

Detaylı Bilgi

Detaylı bilgi almak için lütfen formu doldurun.